Şiir ve İnşâ

Günümüz dünyasında Şiir ve İnşâ her yaştan ve her kesimden insanın dikkatini çeken bir konu. Toplum üzerindeki etkisi, tarihsel önemi ya da farklı alanlardaki etkisi nedeniyle Şiir ve İnşâ, araştırmacıların, uzmanların ve meraklıların ilgi odağı haline geldi. Şiir ve İnşâ, kökeninden gelecekteki etkilerine kadar onu günümüzün en alakalı konularından biri olarak konumlandıran tartışmalara, çekişmelere ve düşüncelere yol açtı. Bu yazıda, bu önemli konuya kapsamlı ve zenginleştirici bir bakış açısı sunmak amacıyla Şiir ve İnşâ ile ilgili farklı bakış açılarını ve yaklaşımları inceleyeceğiz.

Şiir ve İnşâ, Tanzimat edebiyatı kişilerinden Ziya Paşa'nın 1868 yılında Londra'da yayımlanan makalesi. Ziya Paşa beraberindekilerle birlikte Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin toplantılarına katılım gösteriyordu ve bu haber alınca Namık Kemâl ile birlikte Paris'e firar etti. İkili ardından Londra'ya geçerek Hürriyet gazetesini çıkardı. Ziya Paşa bu makalesini 7 Eylül 1868 tarihli 11. sayısında burada çıkardı.[1] Paşa bu makalesinde yazı, dil ve edebiyat üzerine olan düşüncelerini eleştirel bir üslupla ortaya koydu. Şiir ve düzyazı kavramlarını açıklamaya çalıştı. Divan şiir ve nesrini Doğu eksenli özentilik olarak görüp Arap ve Fars temelli olmasından ötürü yerel ve ulusal olmadığını dillendirdi. Türklerin doğal şiirlerinin halk şairi, nesrinin de Mütercim Âsım'ın ve Muhbir gazetesinin tercih ettiği şive olduğunu belirtti.[2]

Kaynakça

  1. ^ Ali, Donbay. "Tanzimat Dönemi Tenkit Anlayışı Çerçevesinde: ZİYA PAŞA'NIN "ŞİİR ve İNŞÂ" MAKALESİ". s. 185. 19 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ocak 2018. 
  2. ^ Şiir ve İnşa (Cem Ofset bas.). Genel Kültür Ansiklopedisi (4. cilt). t.y. s. 2017.