Günümüz dünyasında Ahmet Haşim, günlük yaşamın çeşitli yönlerini önemli ölçüde etkileyen benzersiz bir önem kazanmıştır. Ortaya çıkışından bu yana Ahmet Haşim, anlamı ve etkisi etrafında geniş bir görüş ve vizyon yelpazesi oluşturarak tartışma, analiz ve çekişmelerin konusu olmuştur. Bu makalede, Ahmet Haşim'in farklı yönlerini ve toplum, kültür ve ekonomi üzerindeki etkisini inceleyerek günümüz dünyasındaki önemi ve rolü hakkında ayrıntılı bir analiz sunacağız.
Ahmet Hâşim | |
---|---|
![]() Ahmet Hâşim | |
Doğum | 1887 Bağdat, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm | 4 Haziran 1933 (46 yaşında) İstanbul, Türkiye |
Defin yeri | Eyüp Mezarlığı, İstanbul |
Eğitim | İstanbul Hukuk Mektebi |
Meslek | Şair, yazar |
Ahmed Haşim (1887,[1] Bağdat - 4 Haziran 1933, Kadıköy, İstanbul), Fecr-i Ati topluluğu üyesi Türk şair ve yazar.
Ahmet Haşim, Bağdat'ta doğdu. Babası, yüksek rütbeli bir memur ve Bağdat'ın eski ve bilinen sülalelerinden biri olan Alusizade sülalesinden Arif Hikmet Bey; annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kethudâzadelerin kızı Sara Hanım'dır. Meşhur tefsir alimi Mahmûd El-Âlûsî, Ahmet Haşim'in babasının dedesidir.[2]
Haşim, babasının Arabistan vilayetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Aynı sebepten ötürü dil olarak da sadece Arapça ve Farsça öğrendi. Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi. 1897'de Galatasaray Sultanisi'ne yatılı olarak kaydoldu. Haşim'in sanat ve edebiyata ilgisi, Galatasaray Sultanisi'nde başlamıştır.
Haşim 1933 yılında Kadıköy'deki evindeki yardımcısı Zarife Özgünlü ile evlendi. Evlendikten 18 gün sonra 4 Haziran 1933 tarihinde 46 yaşındayken öldü. Ahmet Haşim, Eyüp Sultan Camii'nin yanına defnedilmiştir.
Bilinen ilk manzumesi Leyâl-i Aşkım, 1901'de Mecmua-i Edebiyye'de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. 1905-1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle başlıklı kitabına aldığı Şiir-i Kamer dizisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi.
1909'da kurulan Fecr-i Ati'ye girdi. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914-1918) sırasında Çanakkale Cephesinde bulundu. Savaştan sonra sınavla Duyun-u Umumiye'ye girdi. Duyun-u Umumiye'den çıktıktan sonra Osmanlı Bankası'nda memur oldu. Anadolu Demiryolu Şirketi Meclisi İdare Azalığı'na tayin oldu.[3] Ayrıca Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1924'te Paris'e, 1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Haşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefîse Mektebi'nde, mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölümüne kadar devam etti.
"Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" anlayışından hareket eden Fecr-i Ati grubunun yayın organı Servet-i Fünun dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünun topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. Empresyonizm ve sembolizm akımlarından etkilendi.[4] 1911'de yayınlanan Göl Saatleri başlıklı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Ati dağıldıktan sonra siyasi ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.
Şair, dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllığı ve karamsarlık önemli temalardır. Ahmet Haşim fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır. Kabri, İstanbul'da Eyüp Sultan Mezarlığı'ndadır.[5]
|isbn=
değerini kontrol edin: checksum (yardım).
![]() |
Vikisöz'de alıntılar |
![]() |
Vikikaynak'ta belgeler |