Akbaba'in teması bilim adamlarının, araştırmacıların ve meraklıların dikkatini çekti. Etkisi bilimden teknolojiye, siyasetten popüler kültüre kadar pek çok alanda hissedildi. Yıllar geçtikçe bu konu, çelişkili görüşler ve tartışmalı teoriler üreterek bir tartışma ve tartışma konusu haline geldi. Bu yazıda Akbaba'e derinlemesine bakacağız ve günümüz dünyasındaki etkilerini inceleyeceğiz. Kökeninden şu anki etkisine kadar Akbaba'in büyüleyici dünyasına dalacağız ve onun çevremizdeki dünyaya dair algımızı ve anlayışımızı nasıl şekillendirdiğini keşfedeceğiz.
Akbaba | |||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
![]() | |||||||||||
Biyolojik sınıflandırma ![]() | |||||||||||
| |||||||||||
İçerdiği gruplar | |||||||||||
Aegypiinae (Eski Dünya akbabaları) Cathartidae (Yeni Dünya akbabaları) |
Akbaba, Yeni dünya akbabaları (Cathartidae) familyasını ve atmacagiller (Accipitridae) familyasına ait Eski Dünya akbabaları (Aegypiinae) alt familyasını oluşturan leş yiyici kuşların ortak ismidir. Akbaba terimi belirli bir taksonomik grubu karşılamaz. Günümüzde 16'sı Eski Dünya'ya ve 7'si Yeni Dünya'ya ait 23 akbaba türü bulunur.[1]
Akbabaların başları kel kursakları büyüktür. Yürümeye ve leşleri tutup kaldırmaya uyum sağlamış olan ayakları iri ama güçsüz, tırnaklarıysa yassıdır. Gagaları genellikle eti ve deriyi koparabilecek kadar güçlü ve kalındır. Görme duyusu bütün türlerde, duyma duyusu ise hindi akbabasında gelişmiştir. Tekeşli bir üreme özelliği gösterirler.
Akbabalar Avustralya ve Okyanus Adaları dışında bütün ılıman ve tropik bölgelere dağılmıştır.
Asyadaki özellikle de Hindistan ve Nepaldeki akbaba nüfusu son yıllarda hızlı bir yok oluşa sürüklenmiş ve bu durumun bazı ekolojik sonuçları olmuştur. Bu durumun veteriner hekimlikte kullanılan Diklofenak isimli ilaçla bağlantılı olabileceğini[2] bazı araştırmalar ortaya koymuştur. Hindistan hükûmeti bu durumu değerlendirerek ilacın veteriner hekimliğinde kullanımını yasaklamıştır.[3] Nepal'de de hükûmet bazı önlemler alarak kalan akbaba nüfusunun kendini yenilemesi yönünde adımlar atmıştır.
Çoğunun besin seçme alışkanlığı olmadığından genellikle leş, çöp ve ara sırada canlı hayvan gibi ne bulurlarsa yerler. Yalnızca bazı türleri kaplumbağa kuzu gibi savunmasız hayvanlara saldırır. Akbabalar doğa için son derece faydalı hayvanlardır. Akbabalar, özellikle sıcak bölgelerde, leş yiyiciler olarak büyük öneme sahipler. Akbaba mide asidi son derece kuvvetlidir ( pH = 1,0 ) botulinum toksini, domuz kolera bakterisi ve diğer leş yiyiciler için ölümcül olabilecek şarbon bakterisi ile enfekte olmuş çürümüş karkasları yiyerek bakterilerin üremesini, ve salgın hastalıkları önlerler. Akbabaların popülasyonunun azalması salgın hastalıkların yayılmasına sebep olmaktadır; Çünkü vahşi köpekler, sırtlan ve sıçanlar gibi diğer leş yiyicilerin güçlü mide asitleri olmadığı için yedikleri etlerden bakteri kapıp: Şarbon, kuduz, Veba, Deli dana, Ağız ve Ayak hastalıklarına yakalanmaktadırlar.[4][5]
Akbabalar uzun ve geniş kanatları üstünde zarif bir biçimde dönerek saatlerce havada kalabilirler. İçlerinde biri ölü ya da can çekişen bir hayvan bulduğunda öbürleri de kilometrelerce uzaktan uçarak gelir.
Besini paylaşırken gövdesi daha büyük ve gagası daha güçlü olana öncelik tanıyan topluluk düzenine sıkı sıkıya bağlı kalırlar. Akbabalar genellikle kümeler halinde tünedikleri ve yuva yaptıkları sarp kayaların ve yüksek ağaçların tepesinde ya da yerde yaşayabilirler. Dişisi bir ya da iki yumurta yumurtlar ve 7-8 hafta boyunca kuluçkaya yatar.
Eski Dünya akbabalarının avlarını kolayca yakalamaya elverişli kartal pençesine benzeyen kıvrık pençeleri vardır.