Günümüz dünyasında Diri fay pek çok kişinin genel ilgisini çeken bir konu haline geldi. Diri fay, toplum üzerindeki etkisinden günlük yaşamdaki önemine kadar her yaştan ve her kökenden bireylerin ilgisini çekmiştir. İster popüler kültür üzerindeki etkisi, ister tarihteki önemi, ister bilimsel alanla olan ilgisi nedeniyle Diri fay, bizi derinlemesine düşünmeye ve keşfetmeye çağıran bir konudur. Bu makalede Diri fay ile ilgili farklı yönleri keşfederek anlamını, etkisini ve zaman içindeki gelişimini analiz edeceğiz.
Diri fay veya aktif fay, tarihsel dönemde deprem oluşturmuş olan tüm faylara verilen isim. Yer kabuğundaki çeşitli ölçekteki kayma yüzeyleri, (üzerinde deprem gerçekleşen ve hareket eden iki levha ya da levhacık arasındaki ara yüzey) fay olarak adlandırılır.
Fayların dirilikleri sadece yazılı tarihsel kataloglardan değil aynı zamanda tarihi yapıları etkileyen faylanma işaretlerinden de anlaşılabilir. Genç Kuvaterner çökellerini (2 milyon yıldan daha yaşlı olmayan) kesen faylar, ötelenmiş genç akarsu yatakları, ötelenmiş akarsu – denizel sekiler, basınç sırtı ya da çöküntü gölcükleri, uzamış sırtlar gibi genç morfolojik şekiller oluşturmuş faylar, diri faylardır.
Herhangi bir bölge veya ülke için yapılabilecek diri fay sınıflaması eldeki verinin niteliği ve kullanım amacına göre değişir. Diri fayların sınıflamasında, kullanılan kriterlere göre değişen yaklaşımlar olup, aktif, potansiyel aktif, yetkin fay terimleri en çok kullanılanlardır.[1] Bu tanımların çoğunda kullanılan başlıca kriter, depremler sonucu faylar boyunca yüzeyde veya yüzeye yakın derinliklerde meydana gelen “yer değiştirme” dir. Diri fayların alt gruplara ayrılarak sınıflamasında ise faylarda meydana gelmiş en son yüzey yırtılmasının oluş zamanı jeokronolojik ölçüt olarak kullanılmaktadır.[2]
Bu sınıflamada, ilk üç kategoride tanımlanmış olan faylar gelecekte yüzey kırılmasıyla sonuçlanabilecek büyüklükte bir deprem üretebilecek tektonik yapılardır. Deprem yüzey kırığı ve Holosen faylarının dirilikleri üzerine olan veriler kesindir. Deprem tehlike değerlendirmeleri açısından bunların ülkedeki birinci derecede önemli deprem kaynakları oldukları kuşku götürmez. Ayrıca üst ölçekli planlamalar açısından bu iki sınıftaki faylar yüzey faylanması tehlikesi en yüksek olan fay zonları olarak önerilmektedir. Üçüncü sınıfta (Kuvaterner fayı) tanımlanmış olan faylar, son 11.000 yılda yüzey yırtılmasıyla sonuçlanan deprem üretip, üretmedikleri hakkında yeterli jeolojik ve jeomorfolojik veri toplanamayan faylardır. Bunlardaki veri eksikliğinin nedenleri araştırma yetersizliğine bağlanabileceği gibi, bu faylar içerisindeki yüzey yırtılması geliştiren büyük depremlerin 11.000 yılı aşan geniş bir tekrarlanma aralığı içerisinde gerçekleştiğine de yorumlanabilir. Bu nedenle, deprem yapabilirlikleri açısından Kuvaterner fayları potansiyel diri fay olarak kabul edilmelidir. Kuvaterner faylarının kesin deprem kaynakları olup olmadıkları, üzerinde yapılacak olan daha ayrıntılı paleosismolojik çalışmalarla ortaya konulmalıdır.
Olası Kuvaterner fayı veya çizgisellik olarak haritalanmış olan faylar ise genelde Miyosen-Pliyosen'de gelişmiş ancak, Kuvaterner-Günümüz zaman aralığında aktivitelerini yitirmiş Neoteknik dönem yapıları veya güncel jeomorfolojiyi kontrol eden bazı Paleoteknik dönem yapıları olup, Kuvaterner aktiviteleri kanıtlanmamış fay veya çizgiselliklerdir. Deprem potansiyelleri açısından bu fay veya çizgisellikler hakkında kesin değerlendirmeler yapılabilmesi için daha ayrıntılı jeolojik, sismolojik ve uzun dönemli jeodetik verilere gereksinim vardır.
Diri Fay Haritaları, deprem tehlikesinin belirlenmesi ve deprem zararlarının azaltılmasında gerekli bilgi altyapısının temelini oluşturur. Diri fay haritaları ile birlikte
deprem kaynak zonlarının tanımlanmasında gerekli olan diğer verilerdir.[3][4]