Günümüz dünyasında Grakliani Tepesi, bir bütün olarak toplumun dikkatini çeken, yinelenen bir tema haline geldi. Teknolojik gelişmelerin, kültürel değişikliklerin veya tarihi olayların bir sonucu olarak, Grakliani Tepesi benzeri görülmemiş bir önem kazanmıştır. Ekonomi üzerindeki etkisinden siyaset ve insanların günlük yaşamları üzerindeki etkisine kadar Grakliani Tepesi'in her alanda tartışma ve yansıma yarattığına şüphe yok. Bu makalede, Grakliani Tepesi'in farklı yönleri ve sonuçlarının yanı sıra onunla ilgili mevcut farklı konumları derinlemesine inceleyeceğiz.
Grakliani Tepesi (Gürcüce: გრაკლიანი გორა, Grakliani Gora) Doğu Gürcistan'daki Şida Kartli bölgesine bağlı Kaspi şehrinin yakınlarında bulunan bir arkeolojik kazı alanıdır.[1] Bu alanda bulunan bulgular, bölgedeki 300.000 yıllık muhtemel insan varlığına dair kanıtlar göstermektedir.[2]
Alan, 2007 yılında Tiflis-Senaki-Leselidze karayolunu genişletme çalışmaları sırasında keşfedildi.[3] Araştırma, Tiflis Üniversitesi'den öğrenciler ve öğretim üyeleri tarafından yapılmaktadır.[4] 2015 yılında, doğurganlık tanrıçasının tapınağındaki bir sunakta farklı bir yazıt keşfedildi. Yazıt, bölgede daha önce bulunmuş metinlerden en az 1.000 yıl daha önce yazılmıştı.[5][6]
Alanda, MÖ yedinci yüzyıldan kalma bir doğurganlık tanrıçası tapınağı vardır.[1] Tapınağın içinde çukur tipi mezar,[7] Erken Tunç Çağı'ndan kalma bir mezarlık, MÖ 450-350 yıllarından kalma bir binanın kalıntıları bulunmuştur. Bina üç oda ve üç depolama odasından oluşmaktadır.[1]
Alan, Bakır Çağı ve Geç Hellenistik dönem arasında işgal edilmiştir.[1]
Katmanların kazılmasıyla, çocuk oyuncakları,[8] silahlar, ikonalar ve farmakolojik cihazlar da dahil olmak üzere birçok eser bulunmuştur.[1] Kazının ilk iki ayında, arkeologlar, tarihi MÖ 8. yüzyıla kadar uzanan yerleşim yeri ve yüzlerce mezardan 35.000'den fazla eser elde ettiler.[9]
Altıncı yüzyıldan kalma birkaç altın ve bronz disk keşfedildi. Bu bulgular, toplumun yaldız ve oyma teknolojisine sahip olduğunu onaylamaktadır.[9]
En önemli eserlerden birisi, MÖ 4. yüzyıldan kalma bir baskı cihazı olabilir.[2] Bunlar hukuki belgeleri damgalamak için kullanılan son derece nadir mühürlerdi; Mezopotamya'daki Uruk şehrinden getirildikleri varsayılmaktadır. Dikkat çeken bir diğer bulgu ise, arkeolojide eşi benzeri görülmemiş büyük ve süslü bir dini fırındır.[9]
“ | Keşif Gürcistan tarihini değiştirecek gibi görünüyor ve ciddi anlamda uluslararası düzeyde ilgi çekecek. | ” |
—Miheil Giorgadze, Gürcistan Kültür Bakanı[2] |
MÖ 7. yüzyıldan kalma doğurganlık tanrıçası tapınağındaki yıkılmış sunağın hemen altında yazıtlar keşfedilmiştir. Bu yazıtlar, hayvanları, insanları veya dekoratif unsurları gösteren Grakliani'deki diğer tapınaklardaki yazıtlardan farklıdır.[8] Yazıttaki harfler günümüzde bilinen hiçbir alfabeyle benzerlik göstermemektedir, yine de bu harflerin Antik Aramice veya Antik Yunancadaki harflerle benzer olabilecekleri varsayılmıştır.[8] Yazıt, tüm Kafkasya bölgesinde keşfedilmiş en eski yerli alfabe olarak gözükmektedir.[1] Kullanılan alfabe, alanda daha önce keşfedilen herhangi alfabe sisteminden bin yıl daha eskidir.[8] Buna karşılık, bilinen ilk Ermeni ve Gürcü alfabesi MS 5. yüzyılda kullanılmıştır. Bu tarih, ilgili ülkelerin kültürlerinin Hristiyanlıktan etkilenmesinden hemen sonradır. Eylül 2015 itibarıyla, yazıtın 31.3 inçlik bir alanı kazılmıştır.[8]
Devlet Üniversitesi Arkeoloji Enstitüsü başkanı Vahtang Liçeli'ye göre, "Tapınağın iki sunağı üzerindeki yazılar çok iyi korunmuştur. Birinci sunakta birkaç harf kil ile oyulmuş, ikinci sunağın sütun tabanı ise tamamen yazı ile kaplanmıştır."[2] Kazılar para almayan öğrenciler tarafından yapılmıştır.[10] Bulunan bulgularla beraber hükûmet sitenin araştırma bütçesini iki katına çıkarmıştır.[8]
Arkeolojik keşiflere liderlik eden Liçeli'ye göre, toplu bulgular 3000 yıllık Gürcistan devletinin varlığını doğrulamaktadır.[9] Kültür Bakanlığı, bölgeyi 2015 yılı sonuna kadar açık hava müzesine dönüştürmeyi planlıyor.[3]