Günümüz toplumunda Jön Türk Kongresi (1907)'in önemi göz ardı edilemez. Jön Türk Kongresi (1907), başlangıcından bu yana yaşamın çeşitli yönleri üzerinde önemli bir etkiye sahip oldu. Kişisel, sosyal, politik veya ekonomik düzeyde olsun, Jön Türk Kongresi (1907) şu veya bu biçimde mevcut olmuştur. Bu makalede, Jön Türk Kongresi (1907)'in farklı bağlamlardaki alaka düzeyini araştıracağız ve nasıl geliştiğini ve gelecekte de gelişmeye devam edeceğini analiz edeceğiz. Çağdaş toplumdaki önemini ve değerini daha iyi anlayabilmek için Jön Türk Kongresi (1907)'in yaşamlarımız üzerindeki etkisini anlamak çok önemlidir.
Jön Türk Kongresi (1907) | |
---|---|
Konum | Paris |
Ülke | Fransa |
İlk düzenlenme | 27 Aralık 1907 |
Son düzenlenme | 29 Aralık 1907 |
İkinci Jön Türk Kongresi, 27-29 Aralık 1907 tarihinde yapılmıştır. Kongre başladığında kongre başkanlığı görevine Prens Sabahattin getirilmiştir.
İkinci Jön Türk Kongresinin toplanmasından önce İttihat ve Terakki Cemiyeti kongrede kabul edilmesini istediği birtakım taleplerini şu şekilde ifade etmiştir.
İttihat ve Terakki tarafından gelen bu talepler Birinci Jön Türk Kongresi'nin başarısız olmasındaki sebeplerin tekrar edilmemesidir.
Ahmed Rıza, Prens Sabahaddin ve Haçadur Malumyan'ın da aralarında bulunduğu muhalefet liderleri katıldı.
Paris'te yapılan İkinci Jön Türk Kongresi'ne katılan örgüt ve yayın organları şunlardır:[1]
27 Aralık 1907 günü başlayan kongre 29 Aralık 1907 tarihinde çalışmalarını tamamlamıştır. Şubat 1902 Birinci Jön Türk Kongresi'nin anlaşmazlık noktalarından en önemlisi olan yabancı müdahale ile ilgili bir teklif ve tartışma olmamıştır. Bu da Prens Sabahattin ve grubunun İttihat ve Terakki ile anlaşma kararında ve birlikte hareket edilmesi yönünde Cemiyet ile uzlaşma sağlamak istemesi şeklinde yorumlanabilir. İttihat ve Terakki Cemiyeti ile Prens Sabahattin ve diğer etnik gruplar arasında böyle bir tartışmanın geçmemesi kongrenin hedeflediği ortak bildiri noktasında anlaşmaya varılmasını netice vermiş ve kongre sonrası uzun sayılabilecek bir bildiri hazırlanmıştır.[2]
Kongre sonunda kabul edilen teklifler şunlardı:[3]
Kongre neticesinde Osmanlı halklarının din, dil ve ırk ayrımı olmaksızın kanun önünde mutlak eşit olması sağlanacaktı.[4]
İkinci Jön Türk Kongresi'nin sonunda kısmi bir anlaşma çıkmıştır. Bu kongrenin en dikkate değer sonucu “gerekirse imparatorluğun idarecilerinin zor ve şiddet yoluyla değiştirilebileceğini” hüküm altına alması idi. Yani hedefe varmak için her yolun “mübah” sayıldığı bir anlayış ortaya çıkmıştır. Bu kongreden sonra çeşitli cemiyetler arasında barış rüzgârları esmiş ve ortak hareket etme yolları aranmıştır. Bu arayış içinde bulunulan bir zamanda yeni ittifak oluşturma çabaları kendini göstermiştir. 1907 yılının son günlerinden yapılan İkinci Jön Türk Kongresinde sağlanan birlik Meşrutiyet'in ilanından kısa bir süre sonra bozulmuştur.[5]