Günümüz dünyasında Karasuları çok fazla ilgi ve tartışma yaratan bir konudur. Yıllardır Karasuları çalışma ve araştırma konusu olmuştur ve zamanla önemi artmıştır. Hem akademik alanda hem de kamuoyunda, Karasuları toplumun farklı yönleriyle olan ilgisi nedeniyle birçok kişinin dikkatini çekti. Bu makalede, kökeni ve evriminden bugünkü etkisine kadar Karasuları ile ilgili çeşitli yönleri inceleyeceğiz. Kapsamlı bir analiz aracılığıyla, Karasuları'in farklı alanları nasıl etkilediğini ve bu konu etrafında hangi perspektiflerin açıldığını derinlemesine anlamaya çalışacağız.
Karasuları, egemen bir devletin kara topraklarına bitişik, genişliğini uluslararası hukuka göre kendisinin belirlediği, hakimiyeti kıyı devletine ait olan deniz alanını belirler. Başka bir tanımla; karasuları, iç sular veya kıyı ile açık deniz arasında bulunan, genişliğini her ülkenin iç hukukuna göre kendisinin belirlediği deniz sularıdır. Karasuları iç sularla beraber ilgili devletin deniz ülkesini meydana getirir.[1]
Karasuları ile ilgili iki farklı bakış vardır. Birinci görüş; karasularını devletin ayrılmaz bir parçası, ülkenin su altında kalmış toprakları olarak ifade eder. İkinci görüşte karasuların açık denizin devamı olduğunu, devletlerin ancak sahil kenarında faaliyet yapabileceğini kabul eder. Günümüzde devletler birinci görüşü kabul etmektedir.
Devletler kara topraklarında sahip olduğu haklara; karasularında, karasuların üzerindeki hava sahasında, deniz tabanında, tabanın altında da sahiptir. Karasularının bitiminden sonra uluslararası sular başlar.
Uluslararası deniz hukuku tarihi MÖ 500 yıllarında başlamasına rağmen karasuları sorunu daha yakın zamanlarda ortaya çıkmıştır. Batı Avrupa'da deniz haydutluğuna karşı 16-17. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Bu yüzyıllarda karadan görülen deniz alanı karasuyu olarak kabul edilmiştir. 18 yüzyılda silahların etki alanı, yani top atım mesafesi karasuları olarak uygulanmıştır.[1] Top menzili ölçüsü bugün bazı ülkelerin halen kullandıkları 3 deniz mili genişliğin temelini oluşturmaktadır.
Denizlerde güçlü olan devletler kara sularının genişliğinin 3 deniz mili, gelişmekte olan devletler ise 200 deniz mili olması gerektiğini iddia etmişlerdir. 1982 tarihli Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesinde karasuları 12 milden fazla olmamak şartıyla devletlerin kendilerinin belirleyebilecekleri kabul edildi.[2] Günümüzde devletlerin çoğunluğu karasularının genişliğini 12 mil olarak uygulamaktadır. Anlaşmayı imzalamayan Türkiye, anlaşmanın hükümlerini de kabul etmemektedir. Anlaşmayı imzalayan Yunanistan, anlaşma yürürlüğe girdiğinde karasularını 12 mil olarak uygulayacağını ifade etmektedir.
Karasuları genişliği | devlet sayısı |
---|---|
3-mil | 20 |
4-mil | 2 |
6-mil | 4 |
12-mil | 84 |
15-mil | 1 |
20-mil | 1 |
30-mil | 2 |
35-mil | 2 |
50-mil | 4 |
70-mil | 1 |
100-mil | 1 |
150-mil | 1 |
200-mil | 13 |
Türkiye Cumhuriyeti karasularının genişliğini 15.5.1964 tarihli Karasuları kanunu ile 6 deniz mili olarak belirlenmiştir.[4] Kanunda karasularını geniş tutan komşulara karşı aynı genişlik uygulanması esası kabul edilmiştir. Uluslararası Deniz Hukuku anlaşmasının 12 mile kadar genişliğe izin vermesi üzerine 1964 yılına ait kanunda değişikliğe gidilmiştir. 20.05.1982 yılında çıkarılan 2674 Karasuları kanunu[5] ile Karasularının 6 mil olması esası kabul edilmiştir. Bakanlar kuruluna bazı denizlerde hakkaniyet ilkesine uyularak karasuların genişliğini 6 milin üzerine çıkarma yetkisi verilmiştir.
Lozan antlaşması Türkiye ve Yunanistan için karasularının 3 mil olması esası üzerine şekillenmiştir. Yunanistan 1936 yılında çıkardığı kanun ile karasularını 6 deniz mili olduğunu kabul etmiştir. Dengeleri bozan bu hamle, Atatürk ve Venizelos dostluğu nedeniyle soruna dönüşmemiştir.[2] 1964 yılında Türkiye, Yunanistan gibi karasularını 6 mil olarak ilan etmiştir.[6]
Uluslararası Deniz Hukuku anlaşmasının azmi karasuları için 12 mile kadar izin vermesi sonucu Yunanistan bu hakkını kullanmak istemektedir. Türkiye Yunanistan'ın bu isteklerine olumsuz karşılık vermektedir.[6]
Yunanistan'ın karasularını 12 mil olarak uygulaması Türkiye'nin aleyhine bir durum oluşturacaktır. Bugün (6 mil esasına göre) Ege Denizi'nin %40'ı Yunan karasularıdır. 12 mile çıkarılması halinde Ege'nin %70'i Yunan karasuları, %10'dan az kısmı Türkiye karasuları haline gelecektir. Açık denizler %51'den %19'a gerileyecektir.[7] Türk askeri uçakları Ege üzerinde serbestçe uçamayacak, tatbikat yapamayacak, balıkçılar avlanamayacak, deniz ulaşımında sorunlar oluşacaktır.[6]