Bugün Kuyruklu yıldız çekirdeği toplumun çeşitli alanlarında büyük önem kazanan bir konudur. Kuyruklu yıldız çekirdeği ortaya çıkışından bu yana günümüzdeki önemi nedeniyle pek çok kişinin dikkatini çekmiştir. Zamanla Kuyruklu yıldız çekirdeği tartışma, araştırma ve analiz konusu haline geldi ve bu da çalışmasına olan ilginin artmasına neden oldu. Bu makalede, bugün çok alakalı olan bu konuya kapsamlı bir bakış sunmak amacıyla Kuyruklu yıldız çekirdeği ile ilgili farklı yönleri inceleyeceğiz. Kökenlerinden mevcut sonuçlarına kadar, Kuyruklu yıldız çekirdeği'in günümüz toplumundaki önemini anlamak için ilgili tüm yönleri analiz edeceğiz.
Çekirdek, bir zamanlar kirli kartopu veya buzlu pislik topu olarak adlandırılan kuyruklu yıldız'ın katı, merkezi kısmıdır. Bir kuyruklu yıldız çekirdeği kaya, toz ve donmuş gazlar'dan oluşur. Güneş tarafından ısıtıldığında, gazlar süblimleşir ve çekirdeği çevreleyen koma olarak bilinen bir atmosfer üretir. Güneş'in radyasyon basıncı ve güneş rüzgarı tarafından komaya uygulanan kuvvet, Güneş'ten uzağa bakan muazzam bir kuyruğun oluşmasına neden olur. Tipik bir kuyruklu yıldız çekirdeğinin albedo değeri 0.04'tür.[1] Bu kömürden daha siyahtır ve bir toz örtüsünden kaynaklanabilir.[2]
Rosetta ve Philae uzay aracından elde edilen sonuçlar, 67P/Churyumov–Gerasimenko çekirdeğinin manyetik olmadığını gösterir Bu, manyetizmanın gezegenler'in erken oluşumunda bir rol oynamamış olabileceğini düşündürür.[3][4] Ayrıca, Rosetta üzerindeki ALICE spektrografı, (kuyruklu yıldız çekirdeğinin üstünde 1 km (0,62 mi) dahilinde) daha önce düşünüldüğü gibi Güneş'ten gelen fotonlar'dan değil güneş radyasyonu tarafından su molekülleri'nin fotoiyonizasyonunca üretilmiş elektronların kuyruklu yıldız çekirdeğinden salınan suyun bozunmasından ve karbondioksit moleküllerinin kendi koma'sı içine salınmasından sorumlu olduklarını belirledi.[5][6] 30 Temmuz 2015'te bilim adamları, Kasım 2014'te 67P/Churyumov-Gerasimenko kuyruklu yıldızı üzerine inen Philae uzay aracının, en az 16 organik bileşik tespit ettiğini raporladılar, bunlardan dördü (asetamid, aseton, metil izosiyanat ve propionaldehit dahil) ilk kez bir kuyruklu yıldızda tespit edildi.[7][8][9]