Bu makalede, Mushaf'e farklı açılardan yaklaşılarak günümüzdeki önemi ve geçerliliği irdelenecektir. Okuma boyunca, Mushaf ile ilgili temel hususlar, kökeni ve evriminden mevcut toplum üzerindeki etkisine kadar analiz edilecektir. Mushaf'in kapsamlı ve zenginleştirici bir vizyonunu sunabilmek amacıyla konuya ilişkin uzmanların farklı bakış açıları ve görüşleri incelenecektir. Aynı şekilde, okuyucunun Mushaf'in günlük yaşamdaki alaka düzeyini ve uygulamasını daha iyi anlamasını sağlayacak somut örnekler ve vaka çalışmaları sunulacaktır. Bu makale, bu geniş ve önemli konunun bilgisine ve anlaşılmasına katkıda bulunmak amacıyla Mushaf'in küresel ve eksiksiz bir vizyonunu sağlamayı amaçlamaktadır.
Bu madde hiçbir kaynak içermemektedir. (Eylül 2016) (Bu şablonun nasıl ve ne zaman kaldırılması gerektiğini öğrenin) |
Mushaf (Arapça: مصحف veya المصحف) Kur'an'ın kitap hâlindeki şekline verilen isimdir.
Mushaf kelimesi Arapça olup iki kapak arasına alınmış sayfalar anlamına gelmektedir. Kur'an için bir isim olarak kullanılması ilk olarak Ebubekir zamanında olmuştur. Muhammed hayattayken Kur'an ayetleri yassı taşlar, deriler, ağaç kabukları gibi üzerine yazı yazılabilecek çeşitli materyaller üzerine yazılmış, ancak bütün ayetleri içeren bir kitap oluşturulmamıştı. Ebubekir'in halifeliği döneminde Yemame Muharebesi'nde ölenler arasında Kur'an hâfızlarının da bulunması Ömer'i endişelendirmiş ve bütün Kur'an ayetlerinin bir kitapta toplanması gerektiği konusunda Ebubekir'i ikna etmişti. Ebubekir de bu çalışmayı yapmak üzere Zeyd bin Sabit'i görevlendirmiştir. Zeyd, Medine'deki bütün Müslümanlardan Kur'an ayetlerinin derlenmesi konusunda yardım istendi. Getirilen ayetlerin Muhammed'den öğrenildiğine veya onun huzurunda yazıldığına dair iki şahit gösterilmesi şartıyla kabul edildi. Böylece ilk yazılı kitap oluşturuldu. Derlenen bu Kur'an nüshasına mushaf adı o zaman verilmiştir.
Oluşturulan bu nüsha Ebubekir'e teslim edilmiş ve onun ölümüyle Ömer'e, onun ölümüyle de kızı Hafsa'ya geçmiştir. Osman zamanında İslamiyet farklı coğrafyalara yayılmış ve bu sebeple başka coğrafyada Müslümanlar Kur'an ayetlerini kendi lehçe ve şivelerine göre okuyorlardı. Bu da ortaya bir ihtilaf çıkarıyordu. Osman da bu ihtilafı önlemek amacıyla Kureyş şivesinden nüshalar oluşturulup onları diğer ülkelere göndermek amacıyla tekrar Zeyd b. Sabit'i görevlendirmiştir. Zeyd de Hafsa'daki ana mushafı esas alarak yedi adet daha nüsha çoğaltmış ve bunlardan bir tanesi Osman'da kalmış, diğerleri Medine, Mekke, Şam, Kufe ve Mısır gibi o dönemin ana merkezlerine gönderilmiştir. Hafsa'dan alınan nüsha kendisine iade edilmiştir.
![]() | Kur'an ile ilgili bu madde taslak seviyesindedir. Madde içeriğini genişleterek Vikipedi'ye katkı sağlayabilirsiniz. |