Günümüz dünyasında Nöroçeşitlilik günlük yaşamın çeşitli alanlarında temel bir yer işgal etmeye başladı. İşyerinde, akademik, kültürel veya sosyal alanda Nöroçeşitlilik, geniş bir yelpazedeki insanların ilgisini çeken bir konu haline geldi. Etkisi ve alaka düzeyi, önemini ve yansımalarını anlamaya çalışan araştırmacıların, profesyonellerin ve genel kamuoyunun ilgisini çekmiştir. Bu makalede, Nöroçeşitlilik'in günümüz toplumunda oynadığı rolü derinlemesine inceleyerek evrimini, zorluklarını ve olası çözümlerini analiz edeceğiz. Ek olarak, Nöroçeşitlilik'in mevcut ortamı nasıl şekillendirdiğini ve şekillendirmeye devam edeceğini, ayrıca farklı bağlamlardaki varlığının getirdiği fayda ve zorlukları da inceleyeceğiz.
Nörodiversite[1] veya nöroçeşitlilik, insan beyninde sosyalleşme, öğrenme, dikkat, duygudurum ve diğer zihinsel işlevleri etkileyen farklılıkların patolojik olmadığını savunan bir konsepttir.[2] Anlayış, akademide yaygın görüş olan[3] nörogelişimsel bozukluklarının doğası gereği patolojik olduğu görüşüne karşı gelişmiş olup, engellilik halinin fiziksel ve zihinsel farklılıklardan doğan normatif bir durum değil, bu farklılıkları gözetmeyi başaramamış toplumun yarattığı sosyal bir başarısızlık olarak açıklayan toplumsal engellilik modelini benimsemiştir.[4][5] Anlayış özellikle otizm haklarını destekleyenler arasında yaygındır, ancak diğer engelli hakkı savunucuları tarafından yüksek yardıma ihtiyaç duyan engelli bireylerin gerekliliklerini karşılamadığından ötürü eleştirilmektedir.[6][7][8]
Konsept 1998 yılında sosyolog Judy Singer tarafından kullanılarak literatüre girdi, gazeteci Harvey Blume ise terimin yaygınlaştırılmasına yardım etti.[2]