Bugün Penguen hakkında konuşmak istiyoruz. Son zamanlarda oldukça ilgi gören ve farklı alanlarda çokça konuşulan bir konu. Penguen günümüzde büyük bir öneme sahip olduğundan pek çok kişinin merakını uyandırmış bir konudur. Bu makale boyunca, kökeninden gelecekteki olası sonuçlarına kadar Penguen ile ilgili farklı yönleri inceleyeceğiz. Ayrıca konuya ilişkin geniş ve eksiksiz bir vizyon sunmak amacıyla konuyla ilgili farklı bakış açılarını ve görüşleri araştıracağız. Hiç şüphesiz Penguen kimseyi kayıtsız bırakmayacak bir konudur ve bu makale aracılığıyla, bu büyüleyici konu hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için yararlı ve ilginç bilgiler sunmayı umuyoruz.
Penguenler | |||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
Biyolojik sınıflandırma | |||||||||||||
| |||||||||||||
Cinsler | |||||||||||||
Penguenlerin üreme dönemi dağılımı, bazı türler mevsimsel olarak daha geniş göç dağılımına sahiptir |
Penguen, Sphenisciformes takımında Spheniscidae familyasında yer alan, uçamayan, yüzebilen, dimdik durabilen, perde ayaklı deniz kuşudur. Güney Kutbu, Yeni Zelanda, Avustralya, Güney Amerika, Güney Afrika ve Galapagos Adaları'nın kıyılarında yaşarlar; ancak Kuzey Kutbu da dâhil olmak üzere Kuzey yarımkürede penguenler bulunmaz. Büyüklük bakımından 30–105 cm arasında değişik 18 kadar türü bilinmektedir.[1] Hemen hemen tüm penguen türleri Güney Yarımküre'ye özgü olsa da, sadece Antarktika gibi soğuk iklimlerde bulunmazlar. Aslında, o kadar uzak Güney'de sadece birkaç penguen türü yaşamaktadır. 18 türden 5'inin Antarktika'da, 4'ünün alt-Antarktika adalarında yaşadığı[2] ve bu türlerden sadece 4'ünün soğuk iklimde, 14'ünün ılıman ve sıcak iklimlerde yaşadıkları belirtilmektedir.[3] Ilıman bölgede birkaç tür bulunur, ancak bir tür, Galapagos pengueni Ekvator yakınlarında yaşar. Penguenlerin en irileri olan İmparator penguen 45 kg ağırlığa ulaşır. Sıcak bölgelere doğru gidildikçe boyları küçülür. Denizlerdeki kabuklular, balık ve mürekkep balıkları ile beslenirler. Tüyleri kuş tüylerine hiç benzemez. Sırtları siyah veya gri, karın kısımları beyaz ince ve pulsu tüylerle örtülüdür. Türler birbirinden, başlarındaki renkli tüyleriyle ayrılır. Kuyrukları kısa ve ayakları vücutlarının gerisinde olduğundan rahatlıkla dimdik ayakta durabilirler. Denizde, saatte 10 deniz mili hızla yüzebilirler. Hatta gerektiğinde bu hızlarını iki katına çıkarabilirler.
Penguen sözcüğü Türkçeye Fransızca üzerinden geçmiştir.[4] Fransızca sözcüğün kökeni İngilizceye dayandırılmaktadır.[5] İlk kez 16. yüzyılda, ya İngilizce ya da Hollandaca kaynaklarda, penguenlerle alakasız bir dalıcımartıgil olan Pinguinus impennis'i tanımlamak için kullanılmıştır.[6] Oxford English Dictionary gibi kaynaklar nihai kökenini Galce "kafa" anlamındaki pen ile "beyaz" anklamındaki gwyn kelimelerinin birleştirilmesine bağlamaktadır.[7] Bir diğer teori sözcüğün Latince yağ anlamına gelen pingius kelimesinden türetildiğidir.[8] Penguenin Türkçe eş anlamlısının karabat (veya karabat kuşu) sözcüğü olduğu hakkında kaynaklar da bulunmaktadır.[9][10]
Kanatları uzun telek tüylerinden yoksun olup, kırılmadığı için uçmaya yaramaz. Buna karşılık yüzerken çok kuvvetli yüzgeç vazifesi görür. Penguenler, buz üzerinde sıçrar ve çok iyi kayarlar. Göğüslerinin üzerinde yatarak yüzgeç kanatlarının yardımıyla kızak gibi kayarak, karada birkaç yüz kilometre içeriye kadar girebilirler. Yalnız üreme mevsimlerinde yumurtlamak için karaya çıkarlar. Vücutlarını örten sık tüyler ve deri altlarındaki kalın yağ tabakaları ile Antarktika'nın sıfırın altındaki dondurucu soğuklarından korunurlar. Vücut ısılarını ayarlayan otomatik bir mekanizmaya sahiptirler. Gerektiğinde kan damarlarıyla deriye giden kanı azaltarak, yükselterek ve tüylerini dikleştirerek vücut sıcaklıklarını kontrol ederler. Penguen türlerinin hemen hepsinin siyah gövdeleri ve beyaz karınları bulunmakla birlikte yakın bir zamanda sarı penguen keşfedildiği de belirtilmektedir.[11]
Güney Kutbu penguenleri 40 °C'lik vücut ısılarıyla -40 °C'lik Antarktika soğuğuna uyum sağlarlar. Vücutlarındaki tüy, yağ ve besinlerden elde ettikleri enerji ve kontrol mekanizmalarıyla 80 °C'lik sıcaklık farkına dayanırlar.
Antarktika'nın Kral penguenleri günde ortalama 140 defa suya dalarlar. Bunun ancak yüzde onunda av yakalayabilirler. Tüy dipleri deriye yakın kısımda ısıya karşı yalıtkan bir iç tabaka meydana getirerek vücudu soğuktan emniyetle korur.
Bazı türler, kuluçka dönemlerinde dört aya yakın bir zaman açlığa dayanırlar. Bu devrede ağırlıkları yarı yarıya düşer. Antarktika dışında yaşayanların, su akıntıları ve yüzen buzlarla Güney Kutbu'ndan geldikleri sanılmaktadır.
Üreme devrelerinde bir kısmı yan yana yuvalar kurarak yüzbinlerce bireyden hasıl olan kuluçka kolonileri meydana getirir. Yuva yapanlar 2 - 3 yumurta yumurtlar. İmparator penguen (Aptenodytes forsteri) ve Kral penguen (Aptenodytes patagonicus) ise yuva yapmaz, birer yumurta yumurtlar ve tek yumurtalarını ayakları üzerinde ve karınlarının altındaki gerçek kuluçka derisinin altında muhafaza ederek soğuktan korur. Yuva yapanların erkekleri, dişilerine çakıl taşları hediye ederek kur yapar. Dişi, karlar eridikçe bu taşlarla yuvasının seviyesini yükseltir. Erkek ve dişi sırayla kuluçkaya yatar. Kuluçka devresinde bir şey yemezler. Yavrular anne ve babaları tarafından birlikte bakılır ve ısıtılır. Birçok hayvanın aksine penguenler tek eşli bir yaşam sürerler.[12]
Penguenler insandan kaçmadıkları için, yağlarından istifade etmek isteyenler tarafından çok miktarda avlanarak tüketiliyor. Çıkarılan kanunlarla nesilleri korunmaya çalışılıyor. Dünyanın birçok hayvanat bahçesine de uyum sağladıkları görülmüştür.
2010 yılında tespit edilen 36 milyon yaşındaki penguen ile de penguenlerin geçmişinde yeni bir dönem açılmıştır. Bu penguen o bölgede çok iyi korunmus ve eskisi gibi mükemmeldir.İncelemeler sonucu penguenin melanozomları fırtına kuşu ve albatrosa benzediği tespit edilmiştir. Ve de çoğu kişinin aklına gelmeyen penguenlerin renklerinin kav-rengi ve kırmızı olmasıdır. Araştırmacı Julia Clarke "Bu fosili görene kadar kişisel fikrim, penguenlerin önceden de siyah ve beyaz renklerden oluştuğuydu" demiştir. Bu bilgiler kasım 2010 yılında Bilim ve Teknik Dergisinde yayınlanmıştır.