Günümüz dünyasında Renanya'nın Yeniden Askerileştirilmesi son derece önemli ve alakalı bir konu haline geldi. Toplum üzerindeki etkisi, tarihteki önemi veya günlük yaşamlarımız üzerindeki etkisi nedeniyle Renanya'nın Yeniden Askerileştirilmesi hem uzmanların hem de hayranların dikkatini çekti. Bu yazıda Renanya'nın Yeniden Askerileştirilmesi ile ilgili, kökeninden bugünkü etkisine kadar tüm yönleri ayrıntılı olarak inceleyeceğiz. Bugün çok alakalı olan bu konunun kapsamlı ve eksiksiz bir vizyonunu sağlamak amacıyla Renanya'nın Yeniden Askerileştirilmesi'i çevreleyen farklı bakış açılarını, görüşleri ve tartışmaları analiz edeceğiz.
Renanya'nın Yeniden Askerileştirilmesi (Almanca: Rheinlandbesetzung), 7 Mart 1936'da Alman askerî güçlerinin Renanya'ya girmesiyle başladı ve bu durum Versay Antlaşması ve Locarno Antlaşmaları'nı doğrudan ihlal etti. Ne Fransa ne de İngiltere askeri bir karşılık vermeye hazır değildi, bu yüzden harekete geçmediler. 1939'dan sonra yorumcular sık sık 1936'da güçlü bir askeri hamlenin Hitler'in yayılmacı planlarını mahvedebileceğini söyledi. Ancak yakın dönem tarih yazımı, İngiltere ve Fransa'da hem kamuoyunun hem de elit kesimin askeri müdahaleye şiddetle karşı çıktığı ve her ikisinin de harekete geçmeye hazır bir orduya sahip olmadığı konusunda hemfikirdir.[1]
I. Dünya Savaşı'nın sona ermesinden sonra, Renanya Müttefik işgali altına girdi. 1919 Versay Antlaşması uyarınca, Alman ordusunun Ren nehrinin batısındaki veya 50 km doğusundaki tüm bölgelerden çıkması yasaklandı. 1925 Locarno Antlaşmaları, Renanya'nın kalıcı olarak askerden arındırılmış statüsünü yeniden teyit etti. 1929'da Alman Dışişleri Bakanı Gustav Stresemann Müttefik kuvvetlerin geri çekilmesini müzakere etti. Son askerler Haziran 1930'da Renanya'yı terk etti.
Nazilerin 1933'te iktidara gelmesinden sonra Almanya yeniden silahlanma ve Renanya'nın yeniden askerileştirilmesi için çalışmaya başladı. 7 Mart 1936'da Şansölye ve "Führer" Adolf Hitler, Fransız-Sovyet Karşılıklı Yardım Antlaşması'nı bahane ederek 20.000 Alman askerinin Rheinland'a girmesi emrini verdi ve bu durum Almanya'da sevinç gösterilerine neden oldu. Savaş riskini almak istemeyen Fransız ve İngiliz hükûmetleri antlaşmaları uygulamama kararı aldı.
Yeniden askerileştirme, Avrupa'daki güç dengesini Fransa ve müttefiklerinden Almanya'ya doğru değiştirdi ve Almanya'nın Batı Avrupa'da Rhineland'ın askerden arındırılmış statüsü tarafından engellenen bir saldırı politikası izlemesine izin verdi.
İngiltere ve Fransa'nın müdahale etmemesi, Hitler'in iki ülkenin de Nazi dış politikasına engel olmayacağına inanmasına neden oldu. Bu da Hitler'in Almanya'nın savaş hazırlıklarını hızlandırmasına ve Avrupa'ya hükmetmesine neden oldu.[2] 14 Mart 1936'da Münih'te yaptığı bir konuşmada Hitler, "Ne tehditler ne de uyarılar beni yolumdan alıkoyamayacak. Bir uyurgezerin içgüdüsel eminliğiyle takdiri ilahi tarafından bana verilen yolu izliyorum" demiştir.[2]