Bugün Wien yasası, nüfusun geniş bir kesimi için büyük önem taşıyan ve ilgi duyulan bir konudur. Toplumumuz geliştikçe ve yeni zorluklarla karşılaştıkça, Wien yasası teması yansıma ve eylem için bir odak noktası haline geliyor. Siyasetten popüler kültüre, teknolojiden bilime kadar hayatın her alanında mevcut olan bir konudur. Bu makalede Wien yasası'in farklı yönlerini ve mevcut toplumumuz üzerindeki etkisini inceleyeceğiz. Günümüz dünyasında bu kadar güncel olan bu konuya ışık tutmak için farklı bakış açılarını, görüşleri ve araştırma bulgularını ele alacağız.
Fizikte Wien yasası siyah cisim radyasyonunda sıcaklık ile ışık dalga boyu arasındaki ilişkiyi veren bir fizik yasasıdır. (Yer değiştirme yasası olarak da bilinir.) Yasa adını Alman bilim insanı Wilhelm Wien'den (1864-1928) alır.
1896 yılında geliştirilen bu yasaya göre, her cisim sıcaklığa bağlı olarak ışınım yapar. Işınım belli bir bant aralığındadır.Işınımın maksimum olduğu noktadaki dalga boyu sıcaklık ile ters orantılıdır. T (sıcaklık) ve ışınımın maksimum olduğu (dalga boyu) ise;
Bu ilişkide T birimi Kelvin (K), dalgaboyu () birimi metre (m) dir. b katsayısı ise Wien sabiti olarak bilinir;
Işınımın maksimum olduğu dalga boyunun sıcaklık ile kısalması kızgın bir nesnenin sıcaklaştıkça farklı renklerde ışınım yapmasını da açıklar.[1]
Sıcaklığı 5500 K olan bir siyah cisimde ışınımın maksimum olduğu dalga boyu;
Yıldızların yüzey sıcaklığı spektral analiz yöntemlerinin yeterince gelişmediği dönemde Wien yasası ile ölçülüyordu. Bunun için yıldız ışığı iki filtreden geçiriliyordu. Filtrelerden biri mavi diğeri sarı ışığa duyarlıydı. İki ışığın şiddeti karşılaştırılıyordu (Bakınız Renk ölçeği). Mavi ışık ile sarı ışığın oranı ışımanın maksimum olduğu dalga boyunu gösteriyor, bu dalga boyundan hareketle yıldız yüzeyinin sıcaklığı kestiriliyordu.Şayet mavi ışığın şiddeti fazlaysa bu yıldız sıcaklığının yüksek, sarı ışığın şiddeti fazlaysa bu da yıldız yüzey sıcaklığının düşük olduğu anlamına geliyordu.[2]