Bu yazıda Duygusal küntlük'in _var2 kapsamı üzerindeki etkisini inceleyeceğiz. Duygusal küntlük, başlangıcından şu andaki evrimine kadar, _var2'de çok önemli bir rol oynamış ve toplumumuzun çeşitli yönlerinde önemli değişiklikler yaratmıştır. Zamanla, Duygusal küntlük birçok disiplinde tartışma, analiz ve çalışmanın konusu haline geldi ve bu da onun etkisini ve erişimini daha iyi anlamamızı sağladı. Bu makale aracılığıyla, Duygusal küntlük'in _var2'yi nasıl dönüştürdüğünü ve şekillendirdiğini ayrıntılı olarak analiz etmenin yanı sıra mevcut ortamda sunduğu zorlukları ve fırsatları belirlemeyi amaçlıyoruz.
Azalmış duygulanım (İng. reduced affect display), bazen duygusal küntlük, duygusal donukluk veya duygusal uyuşma olarak da bilinir, bireyde azalmış duygusal tepkenlik (İng. reactivity) durumudur. Bu durum, özellikle normalde duygusal tepkiler uyandırması beklenen konular hakkında konuşurken, duyguların sözlü veya sözsüz olarak ifade edilememesi ile karakterize edilir. Bu durumdaki bireylerde, ifade edici jestler nadirdir ve yüz ifadesi veya ses tonlamasında çok az değişiklik vardır.[1] Ayrıca, azalmış duygulanım otizm, şizofreni, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu,[2][3][4] şizoid kişilik bozukluğu veya beyin hasarının belirtileri olabilir.[5] Ayrıca bazı ilaçların (örneğin, antipsikotikler[6] ve antidepresanlar[7]) yan etkisi olarak da gözlenebilir.
Ancak, azalmış duygulanım apati ve anhedoniden ayrılmalıdır; bunlar açıkça duygusal hislerin eksikliğini ifade eder.
Kısıtlı veya sınırlı duygulanım (İng. constricted affect), bir kişinin duygularını ifade etme yeteneğinde ve duygusal tepkilerinin yoğunluğunda azalma ile karakterize edilir.[8]
Körelmiş duygulanım (İng. blunted affect), bireyin duygusal ifadesinin kısıtlı veya sınırlı duygulanıma göre daha şiddetli azaldığı, ancak düz duygulanıma göre daha hafif olduğu bir durumdur. "Düz ve körelmiş duygulanım arasındaki fark, duygusal ifade yoğunluğundadır. Düz duygulanımı olan bireylerin hiç veya neredeyse hiç duygusal ifadesi yoktur; genellikle başkalarında güçlü duygular uyandıran durumlara karşı hiç tepki vermezler. Körelmiş duygulanımı olan bireyler ise duygusal ifadelerinin yoğunluğunu belirgin şekilde azaltır".[9]
Yüzeysel duygulanım (İng. shallow affect), tıbbi terminolojide körelmiş duygulanım (İng. blunted affect) ile eşdeğerdir. Psikopati Kontrol Listesi'nin (İng. Psychopathy Checklist) Faktör 1'inde, yüzeysel duygulanım psikopatinin yaygın bir özelliği olarak tanımlanmaktadır.[10]
Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları, duygusal uyaranlara maruz kaldıklarında fMRI taramalarında farklı beyin aktiviteleri gösterirler. Örneğin, körelmiş duygulanıma sahip olmayan şizofreni hastaları, olumsuz duygusal resimler gösterildiğinde şu beyin bölgelerinde aktivasyon gösterirler: mezensefalon, pons, anterior singulat korteks, insula, ventrolateral orbitofrontal korteks, anterior temporal pole, amigdala, medial prefrontal korteks ve ekstrastriyat görsel korteks. Buna karşılık, körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları aynı resimler gösterildiğinde mezensefalon, pons, anterior temporal pole ve ekstrastriyat görsel kortekste aktivasyon gösterirler.[11]
Düz duygulanıma sahip şizofreni hastaları, duygusal uyaranlara tepki verirken limbik sistemlerinde azalmış aktivasyon gösterirler. Körelmiş duygulanıma sahip hastalarda, sinirsel süreçler beynin oksipitotemporal bölgesinde başlar, ventral görsel yol ve limbik yapılar üzerinden geçerek inferior frontal bölgelere ulaşır.[11] Yetişkin hint makaklarının amigdalasına erken yaşta verilen hasar, onların duygusal işlem yeteneklerini kalıcı olarak değiştirir. Amigdalanın hasar görmesi, pozitif ve negatif uyaranlara karşı körelmiş duygusal tepkilere yol açar. Bu etki, hint makaklarında geri döndürülemez; bebeklik döneminde meydana gelen hasar, daha sonraki yaşam dönemlerinde meydana gelen hasarla aynı etkiyi yaratır. Makakların beyni, önemli nöronal büyüme olsa bile, erken dönem amigdala hasarını telafi edemez.[12] Şizofreni hastalarındaki körelmiş duygulanım belirtilerinin, sadece amigdalanın yanıt verememesiyle değil, amigdalanın diğer duygusal işlem bölgeleriyle özellikle amigdala-prefrontal korteks bağlantısında entegre olamamasıyla ilgili olduğuna dair kanıtlar vardır.[13] Limbik bölgedeki hasar, şizofreni hastalarında amigdalanın duygusal uyaranları doğru bir şekilde yorumlamasını engeller, çünkü amigdala ile duygusal işlemle ilişkili diğer beyin bölgeleri arasındaki bağlantı zedelenir.[11]
Beyinsapının bazı bölümleri, kişinin çevresinden geri çekilmesi veya disengajman (ilişki kesme) ile karakterize edilen pasif duygusal başa çıkma stratejilerinden sorumludur. Bu durumlar arasında sessizlik, hareketsizlik ve düşük tepkisellik bulunur ve bunlar, körelmiş duygulanımda gözlenenlere benzer özellikler gösterir. Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastaları, "üzgün" film kesitleri izlerken fMRI taramalarında beyin sapında, özellikle sağ medulla ve sol pons bölgelerinde aktivasyon gösterirler.[14] Aynı zamanda, körelmiş duygulanım teşhisi konmuş şizofreni hastalarında bilateral ortabeyin de aktive olmaktadır. Ortabeynin bu aktivasyonu, duygusal uyaranların algısal işlenmesiyle ilişkili otonom sinir sistemi tepkileriyle ilişkilidir. Bu beyin bölgesi, genellikle çeşitli duygusal durumlarda aktive olur. Körelmiş duygulanıma sahip şizofreni hastalarında ortabeyin ile medial prefrontal korteks arasındaki bağlantı bozulduğunda, dış uyaranlara karşı duygusal tepki eksikliği ortaya çıkar.[11]
Şizofreni hastaları ve duygusal küntlük yaşayanlar, ketiapin ile başarılı bir şekilde tedavi edildiklerinde, prefrontal kortekslerinde (PFC) aktivasyon görülür. PFC'nin aktivasyonundaki eksiklik, şizofreni hastalarında duygusal işlemenin bozulmasına neden olabilir. Sağlıklı bireylerde, mediyal PFC, dış dünyadan gelen duygusal uyaranlara yanıt verir. Bu bölge, duygusal deneyimleri ve davranışları düzenlemek için limbik yapıdan bilgi alıyor olabilir. Ketiapin ile tedavi edilen ve belirtileri azalan hastalar, sağ mediyal prefrontal girus ve sol orbitofrontal girus dahil olmak üzere PFC'nin diğer bölgelerinde de aktivasyon gösterirler.[14]
Anterior singulat korteksin aktivasyonu ile hüzünlü film kesitlerini izlerken hissedilen hüzün duygusunun büyüklüğü arasında pozitif bir ilişki bulunmuştur. Bu bölgenin rostral alt kısmı, duygusal sinyalleri algılamakta rol oynayabilir. Bu bölge, duygusal küntlük yaşayan şizofreni hastalarında farklılık göstermektedir.[11]
Düz ve körelmiş duygulanım (İng. flat affect ve blunt affect), şizofreninin klinik sunumunda ayırt edici bir niteliktir. Bu bireylerde, gözlemlenen sessel ve yüz ifadeleri ile jest kullanımında azalma görülür.[15] Şizofrenide düz duygulanım üzerine yapılan bir araştırma, "düz duygulanımın erkeklerde daha yaygın olduğunu ve mevcut yaşam kalitesinin daha kötü olmasıyla ilişkili olduğunu" ve ayrıca "hastalığın seyrine olumsuz bir etkisi olduğunu" ortaya koymuştur.[16]
Çalışma ayrıca "duygu deneyimi ile ifadesi arasında bir ayrışma" olduğunu bildirmiştir[16], bu da "düz duygulanımın, düzleşmiş yüz ifadesi ve vokal vurgu eksikliği dahil, bireyin gerçek hislerini genellikle gizlediği" önerisini desteklemektedir.[17] Böylece, duygular eksik olmaktan ziyade sadece ifade edilmemiş olabilir. Öte yandan, "duyguların sadece baskılama (İng. repression) değil, gerçek dünyayla temasın kaybından kaynaklanan eksikliği, gözlemciye özel bir 'gariplik' izlenimi verir ... duyguların kalıntıları veya yerini alan ikameler genellikle öfke ve saldırganlık ile ilgilidir".[18] En uç vakalarda, tam bir "duygulanım durumlarından ayrışma" meydana gelir.[19] Bu fikri daha da desteklemek amacıyla, duygu düzenleme sorunlarını inceleyen bir çalışma, şizofreni hastalarının sağlıklı kontrol grubunun yapabildiği gibi duygusal ifadelerini abartamadıklarını bulmuştur. Katılımcılardan bir film sahnesi sırasında sahip oldukları duyguları ifade etmeleri istendiğinde, şizofreni hastaları duygularının davranışsal ifadesinde yetersizlik göstermiştir.[20]
Şizofrenide düz duygulanımın etiyolojisi (neden bilimi ile ilgili) üzerine tartışmalar devam etmektedir. Ancak, mevcut literatürün bir kısmı, dorsal yürütücü (İng. dorsal executive) ve ventral duygusal (İng. ventral affective) sistemlerdeki anormalliklere işaret etmektedir; dorsal hipoaktivasyon ve ventral hiperaktivasyonun düz duygulanımın kaynağı olabileceği ileri sürülmektedir.[21] Buna ek olarak, yazarlar ayna nöron sistemindeki (İng. mirror neuron system) yetersizliklerin de düz duygulanıma katkıda bulunabileceğini, bu eksikliklerin yüz ifadelerinin kontrolünde bozulmalara yol açabileceğini belirtmişlerdir.
Başka bir araştırmada, düz duygulanım sergileyen şizofreni hastalarının konuşma sırasında normal kontrollere kıyasla daha az vurgu yaptığı ve daha az akıcı göründüğü saptanmıştır. Normal denekler kendilerini daha karmaşık bir sözdizimi kullanarak ifade ederken, düz duygulanım sergileyen bireyler daha az kelime ve cümle başına daha az kelime ile konuşmaktadır. Düz duygulanım sergileyen bireylerin üzüntülü ve mutlu anlatılarda bağlama uygun kelime kullanımı, kontrol grubuyla benzerlik göstermektedir. Düz duygulanımın, duygusal işlemlemeden ziyade motor ifade yetersizliklerinden kaynaklandığı oldukça muhtemeldir. Gösterilen duygusal ifadeler etkilenmiş, ancak duyguların öznel, otonom ve bağlamsal bileşenleri sağlam kalmıştır.[22]
Travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) daha önce depresif duygudurumu, yeniden yaşama ve hiper uyarılma gibi olumsuz duygulara yol açtığı bilinmekteydi. Ancak son dönemlerde, psikologlar TSSB hastalarında körelmiş duygulanım ve olumlu duyguların hissetme ve ifade etme düzeyinde azalma üzerine de yoğunlaşmaya başlamışlardır.[23] Körelmiş duygulanım veya duygusal uyuşukluk, TSSB'nin sonuçlarından biri olarak kabul edilmektedir; çünkü zevk veren etkinliklere olan ilgiyi azaltır (anhedoni) ve başkalarından kopukluk hissi, sınırlı duygusal ifade ve duyguların davranışsal olarak ifade edilme eğiliminde azalma yaratır. Körelmiş duygulanım, TSSB'ye neden olan psikolojik stresli deneyimlerin bir sonucu olarak sıkça gazilerde görülmektedir.[23] Körelmiş duygulanım, TSSB'ye verilen bir yanıt olup, travma sonrası stres bozukluklarının merkezi belirtilerinden biri olarak kabul edilmektedir ve savaş bölgelerinde görev yapmış gazilerde sıkça görülmektedir.[24] TSSB'de körelmiş duygulanım, hastaların hissettiği aşırı anksiyete ile başa çıkmanın bir yolu olarak değerlendirilebilir.[25] Körelmiş duygulanımda, prefrontal korteksin de dahil olduğu devrelerde anormallikler bulunmaktadır.[26][27]
Duygudurum ve duygulanım değerlendirmeleri yapılırken, klinisyenin "gösterişli ifadenin kültürel farklılıklar, ilaç kullanımı veya durumsal faktörlerden etkilenebileceğini akılda tutması" önem arz eder;[5] halk ise "arkadaşlarına bu kriteri yüzeysel bir şekilde uygulamaktan kaçınmalıdır, aksi takdirde şizoid ve siklotimik kişiliklerin 'normal' popülasyonumuzda yaygın olması ve hipokondriyaya olan eğilimimiz nedeniyle yanlış yargılarda bulunma ihtimali yüksektir".[28]
Özellikle R. D. Laing, "şizoid, otistik, 'yoksul' duygulanım gibi 'klinik' kategorilerin... diğer kişinin eylemleriyle olan ilişkisi hakkında çıkarımlar yapmak için güvenilir, geçerli, kişisel olmayan kriterler olduğu varsayımına dayandığını; ancak böyle güvenilir veya geçerli kriterler yok" olduğunu vurgulamıştır.[29]
Körelmiş duygulanım, tüm zevk duygularının azalması veya kesilmesi durumu olan anhedoni ile büyük benzerlik gösterir (bu durum zevk, mutluluk, eğlence, ilgi ve tatmin duygularını etkiler). Anhedoni durumunda, zevkle ilişkili duygular ya hiç ifade edilmez ya da çok az ifade edilir, çünkü bu duygular gerçekten deneyimlenmez veya azalır. Hem körelmiş duygulanım hem de anhedoni, şizofreninin negatif belirtileri olarak kabul edilir; yani, bu semptomlar bir eksikliğin göstergesidir. Şizofreninin diğer bazı negatif belirtileri arasında irade yitimi, aloji (özellikle bir beyin lezyonu sonucu konuşamama) ve katatonik davranış bulunur.
"Amigdala beynin geri kalanından ayrıldığında, olayların duygusal önemini değerlendirme konusunda belirgin bir yetersizlik ortaya çıkar; bu durum bazen 'duygusal körlük' olarak adlandırılır".[30] Bazı vakalarda, körelmiş duygulanım azalabilir, ancak bunun nedenine dair kesin kanıtlar bulunmamaktadır.
flat affect was more common in men and was associated with worse current quality of life"..."an adverse effect on course of illness"..."dissociation between reported experience of emotion and its display
blunted affect, including flattened facial expressiveness and lack of vocal inflection ... often disguises an individual's true feelings.