Bugün dünya çapında milyonlarca insanın ilgisini çeken son derece güncel bir konu ile karşı karşıyayız. Ferîdüddin Attâr büyük bir tartışma yarattı ve çeşitli bağlamlarda ve alanlarda sayısız fikir ve düşünceyi ateşledi. Bu, hem siyasi hem de kültürel alanlarda kamusal tartışmanın temel bir parçası haline gelen bir konudur. Bu nedenle bu konuyu derinlemesine incelemek, sonuçlarını araştırmak ve günümüz toplumundaki önemini ayrıntılı olarak analiz etmek çok önemlidir. Bu yazıda Ferîdüddin Attâr'e ışık tutmaya ve onun yaşadığımız dünya üzerindeki önemini ve etkisini anlamamızı sağlayacak farklı bakış açılarına değinmeye çalışıyoruz.
Ferîdüddin Attâr | |
---|---|
Doğum | 1142-45 Nişabur |
Ölüm | 1221 Nişabur |
Din | İslam |
Kariyeri | |
Etkilendikleri | Hakim Senaî |
Etkiledikleri | Mevlana |
'Ferîdüddin Attâr[a] (Farsça: فرید الدین عطار; d. (?), Nişabur - ö. 1221, Nişabur), İranlı mutasavvıf, şair. Hekim ve eczacı olmasından dolayı Attâr (aktar) olarak anılır. Fars edebiyatındaki ilk tezkire olan Tezkiretü'l Evliyanın yazarıdır.[1]
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Şeyh Galip ve diğer mutasavvıflarca yüceltilen Attâr, çoğu günümüze dek ulaşan pek çok eser bıraktı.
Attâr küçüklüğünde Nişabur civarındaki Şadyah'ta babasının attar dükkanında çalışıyor, öbür yandan ilim ve irfan öğreniyordu. Attâr'ın eserlerine bakıldığında iyi derecede Arapça, tefsir, hadis, kelam, fıkıh gibi dini ilimler öğrenimi gördüğünü; hikmet, felsefe, ilm-i nücum, eczacılık gibi akli ve tecrübi ilimlerden anladığı görülür. Ancak bu ilimleri nereden ve kimden öğrendiği hakkında tarihi kaynaklarda yeterli bir bilgi bulunmamaktadır.
Bazı tarihçiler Ferîdüddin Attâr'ın tasavvufta adet olduğu üzere seyahatler yaptığından, Mekke'ye gidip Kabe'yi ziyaret ettiğinden, hatta Şam, Mısır ve Hindistan'a kadar gittiğinden söz ederlerse de bunlar ispatlanmamış rivayetlerdir. Hayatının sonuna doğru yazdığı Esrarname'de Kabe'yi görme arzusu içinde olması Hicaz'a gitmediğinin delilidir. 1221 yılında Moğollar tarafından öldürülmüştür.[2]
Muhtarnâme ile Hüsrevnâme önsözünde, Attâr kaleme aldığı eserlerin isimlerini şöyle sıralar:
Keşf-i Esrar ve Marifetü'n-Nefs eserlerinin ona ait olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır.[4]