Günümüzde Kanada'da insan hakları dünya çapında çok sayıda insanın dikkatini çeken bir konudur. Teknolojinin ve sosyal ağların gelişmesiyle birlikte Kanada'da insan hakları'e olan ilgi giderek artıyor ve günümüz toplumunda tekrar tekrar konuşulan bir konu haline geliyor. Gerek günlük hayata olan etkisi, gerekse tarihsel önemi ya da farklı alanlardaki önemi nedeniyle Kanada'da insan hakları hayatımızın her yerinde var olan bir unsur haline geldi. Bu yazıda Kanada'da insan hakları'in farklı yönlerini ve günümüz dünyası üzerindeki etkisini inceleyeceğiz.
Kanada'nın kültürel çoğulculuk ve LGBT hakları gibi karşı-ayrımcı uygulamalar konusundaki tartışılmaz başarılarına rağmen, ırkçılık önemli bir sorun olmaya devam etmektedir.[1]Gelişmiş ülkeler sıralamasında altıncı olan Kanada'da günümüzde Kanada yerlilerine karşı sistemik ırkçılık (systemic racism) hâlâ uygulanmaktadır.[1] Kanada'daki engellilik v engelli hakları da eleştirilen diğer bir insan hakları ihlalleridir.
Günümüzde resmi bir heteroseksist ayrımcılığın bulunmadığı 9 ülke arasında Kanada da yer almaktadır[2][3] ve 1969'dan beri eşcinsellik, 2003/2005'ten beri eşcinsel evlilik, 1992'den beri orduda eşcinsellik yasal olarak serbesttir.
1940 lar ve 1950 ler Manhattan Projesi kapsamında radyoaktif bilgilendirme yapılmaksızın ve herhangi bir önlem alınmadan uraninit cevherinden radyum ayıklayan Eldorado Maden ocağı'nda uranyum ve radyum cevherleri Sahtuların Délı̨ne Sahtugotineleri kabilesinden erkeklere sırtta bez çuvallarla taşıttırılmıştır ve bu çalışan erkeklerin çoğu radyasyon zehirlenmesi sonucu ölmüş, yetişkin bir erkek nesli kaybeden köyleri Délı̨ne ise daha sonra «dullar köyü» (village of widows) olarak anılmaya başlanmıştır[6][7][8] ve erkeklerin avcılık yapıp geçim sağladığı Atabask toplumlarında dul kalmak geleneksel ekolojik bilgi kaybından dolayı gerçek bir yıkımdır. Nükleer holokost (nuclear holocaust) olarak nitelendirilen bu yıkım ayrıca kültürel, ekonomik, ruhsal ve duygusal çöküntüyü de beraberinde getirmiştir.[9]
1949 AhiarmiutlarınNueltin Lake bölgesinden[10]Ennadai Gölü'ne ve oradan da bir sene sonra Arviat'a 1950 ile 1958 yılları arasındaki zoraki tehciridir ve Ahiarmiutlar niye taşınıp sürgün edildiklerine bir anlam veremedikleri gibi bu tehcirin Ahiarmiutları büyük ölçüde sıkıntıya soktuğunu ve başarısızlıkla sonuçlandığı kabul edilmektedir. Arviat'taki Ahiarmiut yaşlıları bu tehciri acı ve korkunç (terrible) bir sürgün olarak nitelendirmektedirler.[11]
1953 Yüksek Arktik Tehciri, Québec'te Nunavik İnuitçesi konuşan İnuitlerin güneydeki farklı iklim ve ekosisteme sahip verimli Inukjuak'tan 2.000 km uzaklıkta kuzeydeki kış aylarında 24 saat gece yaz aylarında da 24 saat gündüz olan verimsiz Resolute Bay'a zorla tehcir (forced migration) ettirilmesidir.[12][13] Tehcirden sonraki ilk yıl aç kalmamaları için İnuitlere yeterli gıda takviyesi yapılmamıştır. Tehcir edilen İnuitlere diledikleri takdirde iki sene sonra eski evlerine dönebilecekleri söylenmiş fakat bu vaat hükûmet tarafından onursuzca yerine getirilmemiştir.[14] Tehcir edilen İnuitler ve onların soyundan gelenler hükûmetin özür dilemesi gerektiğini haykırmış ve 1987 yılında federal hükûmetten 10 milyon dolar tazminat istemişlerdir.[15] Tehcirden tam 57 yıl sonra, Kanada hükûmeti 18 Ağustos 2010 tarihinde insanlık dışı muamele ve acılar için İnuitlerin geride kalanlarından resmî olarak özür dilemiştir.
1956 Sayisi Dene tehciri'nde Sayisi Denelerinin geleneksel topraklarından (Little Duck Lake) zorla Churchill, Manitoba kasabasına tehciri ve tehcir edilen Kızılderili nüfusun üçte birine tekabül eden 100 kişinin ölümü ile birlikte bir neslin yok olması.[16][17][18][19] Tehcir, bu küçük grubun Avrupalılarla temastan önceki geleneksel ekolojik bilgi dahil bütün kültürel birikimini neredeyse yok etmiştir ve federal hükûmet tarafından işlenen en ağır hatalardan (one of the most grievous errors) biridir[17] ve soykırım (genocide)[18] ya da kültürel soykırım (ethnocide or cultural genocide)[19] olarak da nitelendirilmektedir.
St. Paul's Indian Industrial School, Middlechurch, Manitoba, 1901
Finansmanı Kanada hükûmeti'ne bağlı Aboriginal Affairs and Northern Development Canada tarafından sağlanan ve Kanada Katolik Kilisesi ile Kanada Anglikan Kilisesi tarafından yönetilen[20]yatılı okullarda yakın zamana kadar Kanada İnuitleri, Kanada Kızılderilileri ve Métisler'den oluşan Kanada yerlilerine dinî-asimilasyon ağırlıklı eğitim-öğretim verilmiştir. Kökeni Kanada Konfederasyonu öncesine dayansa da 1876'da Indian Act yasasının kabul edilmesinden sonra etkinleşmiştir ve yirminci yüzyıla kadar açık kalan bu okulların sonuncusu ancak 1996 yılında kapatılmıştır.[20] Anadillerinden mahrum büyüyen çocuklar ayrıca öğretmenlerin ve diğer öğrencilerin fiziksel, ruhsal ve cinsel istismarına maruz kalmışlardır. 1922 yılında Kızılderili, Eskimo ve Métislerden oluşan binlerce yerli çocuk bu okullara kapatılmıştır. Çoğu Katolik Kilisesi tarafından işletilen bu okullarda işlenen cinsel istismar ve şiddeti 1990 yılında kendisi de Anişinabelerden Kanada Kızılderilisi olan Manitoba lideri Phil Fontaine ortaya koymuştur. Fontaine'e göre bu yatılı okullarda erkek ya da kız çocuklarına uygulanan cinsel istismar (taciz ve tecavüz) oldukça yaygın bir uygulamaydı.[21] Kanadalı yazar ve sanatçı Michael D. O'Brien Katolik okullarında çocuk ve gençlere yönelik cinsel istismarın salgın (epidemic) olduğunu belirtmiştir[22]
“
In my grade three class, if there were 20 boys, every single one of them would have experienced what I experienced. They would have experienced some aspect of sexual abuse
Kızılderili Kütüğü'ne kaydı olmayan Kızılderililer (diğer adlarıyla Kızılderili statüsü olmayan Kızılderililer), kayıtlı Kızılderililerinin haklarına sahip değildir. Ayrıca, kayıtlıların bu hakları ırkçı ve ayrımcı maddelerle ellerinden alınabilmektedir: Kızılderili statüsü alan Kızılderili erkekleri Kızılderili statüsü almayan Kızılderili kadınla evlenirse statüsüz duruma düşer ve hakları gaspedilir; statülü bir anneyle statüsüz babanın çocuğu haklardan mahrum edilir; evlilik öncesi statüsüz bir anne ya da baba tarafından büyükanneye sahip kişilerin hakları gaspedilir; seçme ve seçilme hakkı (1960 yılına kadar, federal seçimlerde oy verebilmek için Kızılderili statüsünü reddetmesi gerekiyordu). Sivil haklar ya da siyasi haklara sahip olabilmek için etnik Kızılderili yasal kimliğinden vazgeçmeleri gerekmektedir.
^The High Arctic Relocation: A Report on the 1953–55 Relocation by René Dussault and George Erasmus, produced by the Royal Commission on Aboriginal Peoples, published by Canadian Government Publishing, 1994 (190 pages) 1 Ekim 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
^"Makivik Corporation – High Arctic Relocatees And Government Of Canada Seek Reconciliation". Canada NewsWire. 28 Mart 1996.|erişim-tarihi= kullanmak için |url= gerekiyor (yardım)