İtalyan faşizmi

İtalyan faşizmi (İtalyanca: fascismo italiano), Ulusal Faşist Parti'nin 1922 ile 1943 yıllarında içerisinde yönettiği İtalya Krallığı'nda, 1943 ile 1945 yılları arasında ise İtalya'nın kuzeyinde kurulan İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nin resmî ideolojisi olarak uygulanmış yönetim sistemidir. "İtalyan faşizmi" kavramı, Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu faşizmin İtalya'da uygulandığı dönemi tanımlayıp nazizm, falanjizm ve daha pek çok faşist hareketten ayırmak için kullanılmaktadır.

Tarihçe

Mussolini, İtalyan Sosyalist Partisi’nin sendikalist kanadından geliyordu. Parti gazetesi L’Avanti’nin redaktörleri arasındaydı. 1915 yılında Mussolini kendisi sosyalist partinin savaş karşıtı manifestosunu imzalamış olmasına rağmen Fasci d’azione rivoluzionaria örgütünü kurdu. Bu örgüt I. Dünya Savaşı sırasında İtalya’nın savaşa katılımı yolunda faaliyet gösterdi. Mussolini hâlen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun idaresinde bulunan Adriyatik Denizi’nin doğu yakasını İtalya’ya dâhil etme amacının propagandasını yapıyordu. Bu faaliyetinin sonucunda sosyalist partiden çıkartıldı. Bu tarihten sonra sosyalist ve komünist hareketlerle onlara yakın işçi hareketlerine karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. 1919’da Milano’da Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı (Fascio di Combattimento) kuruldu. Örgüt otoriter bir düzen ve Versailles Barış Antlaşması’nın İtalya lehine düzeltilmesini talep ediyordu. 1919’da I. Dünya Savaşı’nda savaş pilotluğu yapmış olan yazar Gabriele D’Annunzio’nun Fiume’de (bugünkü Rijeka) ele geçirmesiyle korporatif bir sisteme, kitle gösterilerine ve faşizm tarafından devralınan sembolizme dayanan ilk ön-faşist rejim kurulmuş oldu. 1920’den itibaren faşist hareket bir kitle hareketine dönüştü. Taraftarları arasında toprak sahipleri, küçük burjuvalar ve orta sınıf burjuvalar vardı. Politik karşıtlar Squadri adı verilen çetelerin terör eylemleri sonucu saf dışı bırakıldı. 1921 yılında Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı'nın yerine Ulusal Faşist Parti kuruldu. Partiyi destekleyenler arasında bürokrasi, kilise ve ordu bulunuyordu. Roma Yürüyüşü sonucu kral III. Vittorio Emanuele, Mussolini’yi 31 Ekim 1922’de başbakan ilan etti.

İtalyan faşistlerin gösterisi (1920) Mussolini ve İtalyan faşistler (1922)

Mussolini 1925’te Sosyalist Parti’yi ve antifaşist örgütleri yasakladı ve kendi lider kültüyle diğer faşist diktatörlükler için bir model kurdu. Kendini Duce (lider) olarak adlandırıyordu. Ona göre Duce üniforması ve savaşçı görünümüyle bir halk adamı, bir işçi, bir baba, bir sporcu, kadınların bir kahramanı ve bir askerdi. Antik Roma’nın dünya imparatorluğu idealinden devralınan bir büyük devlet iddiası İtalyan faşizminin temel düşüncesiydi ve 1935’te Etiyopya’nın yağmasına yol açtı. 1938 sonrası faşizm resmî olarak antisemitist bir politika sürdürdü.

1932’de Mussolini Dottrina del fascismo ile ilk defa İtalyan faşist ideolojisinin bir taslağını yayımladı. Bu eserinde Mussolini Friedrich Nietzsche’nin “iktidar isteği” düşüncesiyle ilişkili olarak ve Vilfredo Pareto’ya dayanarak “büyük adamların” otoriter rejiminin meşruluğu üzerine tezler ortaya atıyordu. Georges Sorel’den esinlenerek siyasi olanın yaratıcı şekillendirme ilkesi için doğrudan eylem ilan ediyordu. Mussolini’nin anlayışında sendikalizme dayanan korporatist bir ekonomik sistemle sınıf karşıtlıklarının aşılacağı düşünülüyor ve birçok kaynaktan beslenen bir milliyetçilikle İtalya Akdeniz imparatorluğunun merkezi olarak görülüyordu.

Peş peşe gelen askeri başarısızlıklar sonucu 1943’te Mussolini faşist devletin en yüksek yürütme organı olan Büyük Meclis tarafından görevinden alındı ve tutuklandı. Ancak Alman Waffen-SS kuvvetleri Mussolini’yi hapisten kurtardı. Mussolini Kuzey İtalya’da İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ni (Repubblica Sociale Italiana) ilan etti. Ancak başarılı olamadı. Daha sonra 28 Nisan 1945’te İtalyan komünistler tarafından idam edildi. Sonraki yıllarda ideolojisi İtalyan halkı tarafından utanç kaynağı olarak nitelendirilmiştir.

İtalyan faşizminin temel özellikleri

Doktrinsel bilgiler için bakınız: La dottrina del fascismo

İtalyan faşizmi içinde modernist-devrimci kanatla, tutucu-geleneksel kanat arasında süregiden bir gerilim vardı. Mussolini 1921-1925 arası bu kuvvetleri bir arada tutmak için çaba harcadı. Bununla birlikte çelişkili temsiller dışarıya karşı farklı toplumsal akımların faşizmde birleşmesi olarak sunuldu.

İtalyan faşizminin Alman nazizminden farkları ve benzerlikleri

Mussolini, Kara Gömlekli faşist çeteleri ile Roma'da Mussolini ve Hitler

Savaş sonrasında İtalyan faşizminin demokratik yapıyı ortadan kaldırması, nazizmle işbirliği, İtalyan Yahudilerinin dörtte birinin öldürülmesi ve sürülmesi gibi suçları Almanya’da olduğundan çok farklı şekillerde değerlendirilmiştir.

Bunun nedenleri nazizmle karşılaştırıldığında İtalyan faşizminin daha düşük bir iç, dış ve askeri etkiye sahip olması kadar, rejimin iç güçler tarafından devrilmesine bağlı olarak nazilerin yargılandıkları Nürnberg Davaları gibi açıklayıcı ve kamuyu etkileyici uluslararası bir yargı sürecinin gerçekleşmemiş olmasıdır.

Böylece Mussolini’nin etkin olduğu bölgeler, İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ni ilan ettiği Salò, aile mezarının bulunduğu Predappio ya da bugünkü bir Mussolini müzesi bulunan Forli, neofaşist örgütler tarafından kutsanmaktadır. Her ne kadar faşizmin övülmesi bugünkü İtalya’da yasal olarak cezalandırılmayı gerektirse de, yasalar uygulanmamaktadır.

Tanınmış bir neofaşist politikacı ve Mussolini’nin torunu olan Alessandra Mussolini, Kimlik, Gelenek, Egemenlik Fraksiyonu'nun temsilcisi olarak Avrupa Parlamentosu’nda bulunmaktaydı.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Andrew Vincent. Modern Political Ideologies. Third edition. Malden, Massaschussetts, USA; Oxford, England, UK; West Sussex, England, UK: Blackwell Publishers Ltd., 2010. s. 160.
  2. ^ Aristotle A. Kallis. Fascist ideology: territory and expansionism in Italy and Germany, 1922–1945. London, England, UK; New York City, USA: Routledge, 2000. ss. 50.