Kolektif liderlik yıllar boyunca insanların dikkatini çeken bir konudur. Bu konu, toplum ve kültür üzerindeki etkisiyle sürekli tartışmalara yol açmış ve tarihe damgasını vurmuştur. Kolektif liderlik, kökeninden mevcut trendlere kadar gelişti ve farklı bağlamlarda geçerliliğini korudu. Bu makalede Kolektif liderlik ile ilgili çeşitli yönleri ve bakış açılarını inceleyeceğiz, farklı alanlardaki etkisini ve günlük yaşamdaki rolünü inceleyeceğiz.
Makale serilerinden |
![]() |
Kolektif liderlik, dar örgütsel yapı içerisinde iktidarın dağılımıdır. Bu yönetim biçimi genellikle sosyalist devlet içerisinde şekillenmiş olup komünist parti içerisinde ideal bir yönetim formu olarak düşünülür.
Günümüzde Çin hükûmetinin merkezi otoritesi, Çin Komünist Partisi'nin 7 üyesinden ve Çin Komünist Partisi Genel Sekreteri tarafından başkanlık edilen Politbüro Yürütme Komitesi arasında bölüşülmüştür.[1]
Günümüzde Vietnam'da devlet nezdinde resmî bir lider yoktur ve iktidar Vietnam Komünist Partisi Genel Sekreteri, başkan, başbakan ile birlikte Politbüro, Sekreterlik ve Merkez Komitesi arasında paylaştırılmıştır.
Sovyetler Birliği'nde, birliği oluşturan Sovyet cumhuriyetleri arasında iktidarın paylaşılması söz konusu idi. Zira Sovyetler Birliği'nin yaklaşık yetmiş yıllık tarihinin hiçbir döneminde ülkenin resmî bir lideri yoktu, çünkü Ekim Devrimi sonrası siyasi sistemi oluşturan iktidar tüm Sovyetler arasında paylaştırılmıştı.
Bununla birlikte dört ayrı dönemde troyka adı verilen triumvirlik sistemi[2] ile üçlü yönetim mekanizması oluşturuldu. Bu yapı İlki Lenin'in hastalığının ağırlaşmasından sonraki 3 yıllık dönemi, ikincisi Stalin'in ölümünden sonraki 3 aylık dönemi, üçüncüsü Kruşçev'in iktidardan düşürülmesi ve Leonid Brejnev'in etkisinin başladığı ilk dönemi, dördüncüsü ise Çernenko'nun hastalığı dönemini kapsar. Kolektif liderliğin hakim olduğu bu dönemlerde ülke bir kişi şahsında liderlik yetkileri olmadan yönetildi.[3][4][5]