Modern dünyada Türk-İslam sentezi giderek daha önemli hale geldi. Akademik, iş, sosyal veya kültürel alanda Türk-İslam sentezi, merkezi bir tartışma ve düşünce konusu haline geldi. İlgisi coğrafi ve kültürel engelleri aşarak insanların yaşamlarını önemli ölçüde etkiledi. Bu yazıda Türk-İslam sentezi'in kökeninden bugünkü etkisine kadar farklı yönlerini inceleyeceğiz. Ayrıntılı analiz yoluyla, çağdaş dünyadaki rolünü daha iyi anlamak amacıyla Türk-İslam sentezi'i çevreleyen karmaşıklıklara ve çelişkilere ışık tutmaya çalışacağız.
Türk-İslam sentezi, 1970'lerin ortalarında Türkiye'de ortaya çıkan aşırı sağ ideoloji.[1] Sıklıkla Ülkücüler tarafından benimsenmiştir.
Sentez, Aydınlar Ocağı çevresinde ortaya çıktı.[2] İdeolojinin önemli bir savı, Türklük ve İslamiyet arasında esasta bir uyum olduğudur. Kuramcıları, Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan ümmetçilik-milliyetçilik tartışmasıyla ilgilenmiştir. Senteze göre ümmetçilik Allah iradesine teslim olmuş bir topluluğun peşinden koşmaktır.
Türk-İslam sentezi ilk olarak Soğuk Savaş sırasında Gladio Operasyonu'nun bir parçası olarak, ülkede artan Sovyet destekli sol etkiden endişe duyan Alparslan Türkeş gibi Amerikan destekli sağcı entelektüeller tarafından yaratıldı ve teşvik edildi. Dinden ilham alan bir milliyetçilik yapmak istediler.[3]
Sentezciler nihai olarak ümmet birliğine karşı olmasalar da, pratik nedenlerle bunun zorluğundan hareketle, Türk-İslam birliğinin önem kazandığını öne sürmüşlerdir. Senteze göre Türk-İslam sentez milleti, diğer İslam milletlerine göre Allah yolunda savaşma açısından ayrıcalıklı bir konumdadır.[4] Türkiye'de özellikle Büyük Birlik Partisi'nin kurucusu olan Muhsin Yazıcıoğlu'nu destekleyen birçok Türk-İslam sentezcisi mevcuttur.