Günümüz dünyasında Ya istiklâl ya ölüm benzeri görülmemiş bir önem kazanan bir konudur. Sosyal, politik, ekonomik ya da teknolojik alanda Ya istiklâl ya ölüm dünya çapında bireylerin ve kuruluşların ilgi odağı haline geldi. Etkisi insanların günlük yaşamlarından küresel düzeyde stratejik kararlara kadar uzanmaktadır. Bu yazıda Ya istiklâl ya ölüm'in önemini detaylı bir şekilde inceleyip toplumun bugününü ve geleceğini nasıl şekillendirdiğini analiz edeceğiz. Ayrıca, bunun farklı bağlamlardaki etkilerini ve farklı aktörler tarafından nasıl ele alındığını inceleyeceğiz.
"Ya istiklâl ya ölüm", Mustafa Kemal Atatürk'ün Sivas Kongresi'ne dayanan sözüdür.[1]
Nutuk'ta da bulunan hali:
Bu kararın dayandığı en güçlü muhakeme ve mantık şuydu: Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, istiklâlden yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık görülemez.
Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez.Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!…
O halde, ya istiklâl ya ölüm![2]