Bugün, son yıllarda ilgi kazanan ve şüphesiz halk arasında büyük ilgi uyandıran bir konu olan Toprağa dönüş hareketi konusunu daha derinlemesine incelemek istiyoruz. Toprağa dönüş hareketi, birçok yönü kapsayan ve sürekli tartışma ve analize konu olan bir konudur. Bu yazımızda bu konuya kapsamlı bir bakış açısı kazandırmak amacıyla Toprağa dönüş hareketi ile ilgili farklı bakış açılarını ve yaklaşımları inceleyeceğiz. Toprağa dönüş hareketi, ortaya çıkışından bugünkü etkisine kadar çeşitli alanlarda araştırma ve ilgi odağı haline gelerek akademisyenlerin, uzmanların ve kamuoyunun dikkatini çekmiştir. Hiç şüphe yok ki, Toprağa dönüş hareketi çağdaş toplumda önemli bir konu haline geldi, bu nedenle anlayışını ve kapsamını derinleştirmek çok önemli.
Toprağa dönüş hareketi, farklı tarihsel dönemlerdeki çeşitli tarım hareketlerinden herhangi biri olarak ortaya çıkmaktadır. Ortak nokta, insanlara, hakim endüstriyel veya post-endüstriyel yaşam tarzındaki mevcut durumdan daha fazla kendi kendine sürdürülebilirliğe, özerkliğe ve yerel topluluğa vurgu yaparak küçük toprak sahibi olmaya ve topraktan yiyecek yetiştirmeye yönelik bir çağrıdır. Bu tür hareketlerin arkasında sosyal reform, toprak reformu ve sivil savaş çabaları gibi çeşitli nedenler bulunmaktadır. İlgili gruplar arasında siyasi reformcular, karşı kültür hippileri ve dini ayrılıkçılar yer almaktadır.
Bu hareket, 20. yüzyılın başında Amerika Birleşik Devletleri'nde New York City'de kentsel tarım kuran ve konuyla ilgili birçok kitap yazan aktivist Bolton Hall'ın yanı sıra 1920'ler ve 1930'larda kendi kendine yeterli yaşam ile ilgili pratik deneyleriyle tanınan takipçisi Ralph Borsodi tarafından popüler bir hale getirildi.[1] Avrupa'da uygulama ABD'ye kıysala bile güçlüydü.[2]
İkinci Dünya Savaşı sırasında Büyük Britanya, Alman denizaltılarının ablukasıyla karşı karşıya kaldığında, bir "Zafer İçin Kazın" kampanyasıyla, sivilleri uygun herhangi bir arazi parçasında sebze yetiştirerek yiyecek kıtlığıyla mücadele etmeye yönelik teşvik etti. ABD'de 1960'ların ortaları ile 1970'lerin ortaları arasında, önemli sayıda insan şehirlerden kırsal alanlara göç etti ve toprağa dönüş hareketi yeniden canlandı.
Toprağa dönüş hareketinin, 1920'lerde ve 1930'larda kapitalizm ile sosyalizm arasında bir "Üçüncü Yol" bulma girişimi olan dağıtımcılıkla ideolojik olarak bağları bulunmaktadır.[3]