Bu yazıda bugün büyük önem taşıyan bir konu olan Oral Enuğur'i ele alacağız. Oral Enuğur akademik, profesyonel veya sosyal alanda çeşitli alanlarda büyük ilgi ve tartışma yaratan bir konudur. Yıllar geçtikçe Oral Enuğur, günlük yaşamın farklı yönleri üzerindeki etkisi ve sonuçları nedeniyle uzmanların ve genel olarak toplumun dikkatini çekti. Bu makalede, bu konunun küresel ve zenginleştirici bir vizyonunu sağlamak amacıyla Oral Enuğur ile ilgili farklı yönleri analiz etmeyi ve derinlemesine incelemeyi öneriyoruz. Kapsamlı ve ayrıntılı bir yaklaşımla, okuyucunun Oral Enuğur'i farklı perspektiflerden anlamasına ve üzerinde düşünmesine olanak tanıyan kapsamlı bir bakış açısı sunmayı amaçlıyoruz.
Şerif Oral Enuğur | |
---|---|
![]() | |
Genel bilgiler | |
Doğum | 1935 İstanbul |
Ölüm | 2011 Babakale, Ayvacık |
Uyruk | Türk |
Evlilik(ler)i | Kader Enuğur |
Sanat eğitimi | İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezun |
Şerif Oral Enuğur (1935, İstanbul-2011, Babakale) Türk ressam.
Bedri Rahmi Eyüboğlu ekolünden yetişmiş bir sanatçıdır.[1] Türkiye'de ve diğer ülkelerdeki önemli koleksiyonlarda yapıtları bulunmaktadır.
1935 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nde Nurullah Berk, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu atölyelerinde eğitim gördü. 1960 yılında Akademi'yi bitirdi ve Paris'e yerleşti.
Üç yıl kadar yaşadığı Paris'te resim üzerine incelemeler yaptı, karma sergilere katıldı.[2] Paris yıllarında hemen her gün gittiği Paris İnsan Müzesi'nden (Musée de l'Homme) edindiği izlenimlerle kendi sanat çizgisine yön vermeye başladı. İnsan Müzesi'nin izleri çalışmalarında görülen deforme edilmiş insan ve hayvan figürlerinde sıklıkla gözlenmektedir.[3]
Sanatçı Paris'ten döndükten sonra İstanbul'da Taksim Tepebaşı Şehir Tiyatroları'nda dekoratörlük yaptı.[1] 1970'li yıllarda çeşitli okullarda resim eğitmeni olarak da çalıştı.
Son yıllarını eşi Kader Enuğur ile birlikte Çanakkale'nin küçük bir balıkçı köyü olan Babakale'de geçirdi. 2011 yılında öldü.
Komet, Alaettin Aksoy, Ergin İnan, Aka Gündüz Temur ve Burhan Uygur kuşağı figüratif resim sanatçılarından biri olarak anılır.
Sanatçı, erken döneminde Mehmed Siyah Kalem'i çağrıştıran tuval çalışmaları yapmıştır ancak en rahat ettiği malzeme kağıttır. Çeşitli boyutlardaki resim kağıtlarını önce haşhaş yağı ile besler. Bu işlemden sonra ince kalemlerle kompozisyonu oluşturduğu yapıtın üzerine seyreltilmiş yağlı boyalarla renk, gölge, ışık dokularını işleyen Enuğur, yapıtını ikinci defa haşhaş yağı ile sabitler.
Resimlerinin üzerinde sanatçının günlük yaşamının izleri görülebilir. Bu izler bazen yapıtın arkasına alınan notlar bazen de şarap lekeleri olarak ortaya çıkar.
Ressam ve eleştirmen Nurper Demirhan, Enuğur'un yapıtlarını şöyle betimler;
“ | Resim serüveni içinde özgür bir yol izleyen Oral, duyarlı yaklaşımı ile kendi resim dilini yakalamış. Çizgisinin yalın akıcılığı ile çizilmiş desenler, yakın ton farklılıklarının meydana getirdiği tezatlılar, kümeleşmiş figürlerden oluşan az renkli resimler, uç noktalara götürülmüş deformasyonlar, yakın tonların, grilerin oluşturduğu fantastik bir atmosfer... Tarih öncesi çağlarda mağara resimlerinin formlarından Doğu sanatının ince mistik anlayışına kadar uzanan bir tarz. Oral Enuğur’un resim konularını horoz döğüşleri, deve güreşleri, danslar oluşturuyor. Fakat tüm resimlerinde anlatılan şey yaşam-ölüm döngüsüdür.
Figürlerdeki yalın hacimlilik, ışık ve gölgenin tonları ile desteklenmiştir. Bu ışık ve gölge tonları, resim yüzeyine Barok bir anlayışla yayılmaktadır. Hayvan ve insan figürleri, birbirleriyle bütünleşerek ekspresif şekiller meydana getirmektedir. Etkileyici deformasyonlar, yüzlerde güçlü ifadeler, ağız ve burunlardaki abartılar, yerçekimsiz bir ortamda devinen figürler... İnsan figürlerindeki büyümüş cenin ifadesi, hayvan figürlerinde ise deforme edilen anatomik yapı, yeni bir canlı türünü ortaya çıkarmaktadır. Deformasyonlar bazen karikatür sınırına ulaşmakta, fakat yumuşak ve kesin söylenmeyen sözlerle karikatürden uzaklaşarak geri dönüp resim tadı ve lezzetine varmaktadır. Figür, bazen bir mekanda hapsolmuş gibidir. Figürlerin hareketliliğine karşılık, etrafındaki düz hatlar bir tezatlık yaratmaktadır. Bazı resimlerin alt köşesindeki peyzajlar mekan duygusunu vermektedir.[3] |
” |